Yalandır kısalığı yaşamın... Ve özellikle insan dediğimiz şey, inançlı bir insan soyunun parçasıysa... Edip Cansever ...

Önemli olan Tanrı’nın bir enstrüman yaratmış olmasıdır. İnsan denen bir enstrüman. Ancak yarattığı müzik enstrümanını çalamayan bir usta gibi, Tanrı’da insandan doğru sesi çıkaramamıştır. Bu yüzden Tanrı hariç bütün güçler insanı çalmış ve özellikle de şeytan en güzel melodilerini onunla bestelemiştir… Hakan Günday

Bu Blogda Ara

Güney Rüzgarları Altında...

A: Artık kendimi anlamıyorum!... Daha dün iç dünyam öyle fırtınalı, ama aynı zamanda öyle sıcak, öyle güneşli ve aşırı aydınlıktı... Ama bugün!... Bugün herşey sakin, engin, hüzünlü, karanlık, aynı lagün üzerine kurulmuş Vedenik gibi:

Hiçbir şey istemiyorum, derin derin nefes alıyorum, ama yine de içten içe "kendi kendime" bu hiçbir şey istememe konusunda öfke içindeyim... Melankoli denizimde dalgalar işte böle sağa sola sıçrayıp duruyor...

B: Sen önemsiz hoş bir hastalıktan söz ediyorsun... Bir sonraki poyraz onu senden alacaktır!..

A: Ama niye!...

F.Nietzsche Tan Kızıllığı

Share/Save/Bookmark

Düşünürün Dolambaçlı Yolu...

Bazılarının düşünce tarzı ciddi ve olabildiğine cesurdur... Hatta zaman zaman kendine karşı acımasız, ama ayrıntılarda yumuşak ve uysaldır... Bir konu etrafında on kez iyi niyetli bir kararsızlıkla dönüp dolaşır, ama sonunda ciddi yollarına devam ederler... Onlar birçok kıvrımları ve kimsenin uğramadığı inziva yerleri olan nehirlerdir... Akıntı boyunca nehrin kendi kendisiyle saklambaç oynadığı ve adalarla, ağaçlarla, mağaralarla ve şelalelerle kısa bir huzur yaşadığı yerler vardır: Ve sonra tekrar kayalardan, en sert taşları zorlayarak yoluna devam eder...

F.Nietzsche Tan Kızıllığı

Share/Save/Bookmark

Değer Yargılarımız...

Bütün davranışlar değer yargılarına dayanır, tüm değer yargıları ya kendimize aittir ya da başkalarından edinilmiştir... İkincisi büyük ölçüde çoğunluktadır... Onları neden benimseriz?...

Korkudan, -yani kendimize aitmiş gibi davranmayı daha uygun buluruz... Ve bu rol öylesine alışkanlık yaratır ki, sonunda bizim doğamız haline gelir... Kendi değer yargılarımız: Bu, birşeyin bir başkasına değil, sadece bize verdiği keyif ya da keyifsizlikle ölçülmesi demektir ki, bu oldukça enderdir!... Ama çoğu durumlarda başkasına ait değer yargısını kullandığımız için, o başkasına duyduğumuz saygının en azından kendimizden kaynaklanması, kendi kararımız olması gerekmez mi?... Evet, ama biz bunu çocukluğumuzdan itibaren yaparız ve bu davranışımızı pek ender değiştiririz... Yakınlarımızla ilgili (onların zekası, statüsü, ahlak kavramı, örnek olmaları, aşağılıkları) yaptığımız değerlendirmeler ve onların değer yargılarını kabul etme zorunluluğu konusunda, genellikle çocuklukta edindiğimiz yargılara ömür boyu bağlı kalırız...

F.Nietzsche Tan Kızıllığı

Share/Save/Bookmark

İnsanlardan Bıkmak...

A : Farkına var!... Evet!... Ama hep insan olarak!... Nasıl?... Hep aynı komedinin karşısında oturup, aynı komedi de oynayarak mı?... Nesnelere hiçbir zaman bu gözlerden, başka gözlerle bakmamak mı?... Organları bilgi için daha uygun kimbilir nice canlı türü vardır!... Onların bilgilerinin sonucunda insanlık neyi farketmiş olacak?... Organlarını!... Belki de bu şu demek: Bilginin olanaksızlığı!... Perişanlık ve iğrençlik!...

B: Bu kötü bir nöbet, -aklın nöbeti!... Ama yarın yine anlamanın tam ortasında ve bu nedenle de yine ahlaksızlığın ortasında olacaksın, bunun anlamı: İnsani zevkler... Denize gidelim!...

F.Nietzsche Tan Kızıllığı

Share/Save/Bookmark